SONSÖZ - (Zuhurâtı Izhârı'l-Vakf-ı Güneş 2.cilt)

SONSÖZ

 

Hadisi şerif:    

مَنْ عَرَفَ نَفْسَهُ فَقَدْ عَرَفَ رَبَّهُ

Yani; “Herkim nefsini tanıdı bildi, o kimse de Rabbısını da bildi”[1] demektir. Nefsini tanıyıp bilmiyor ise o kimse Rabbısını da bilmedi. demektir.

Nefsini bilmek nefsin karakterini bilmektir. Bu da şöyle ki; her insanın yaptığı bir işi ve zanaatı vardır. O işin o zanaatın üstünde onun ustası olur, çalışır ve o işe devam eder. İşte nefsin işleri ve yaptığı zanaatleri ve öğrettikleri nelerdir?

Şehvet, dünyayı çok sevmek, hırs-tamah, kibir, gurur, benlik, ucub, riya, haset, buhul-cimrilik, öfke-gazab, gıybet, yalan, lüzumsuz-boş sözler, aşırı ve çok yiyip içmeye düşkün olmak, uykuya çok düşkün olup ibadetlere tembel olmak, küfür ve daha çeşitli, bunlara benzeyen işler...

İşte nefis bunların, bu işlerin ustası ve muallimidir. Bunları noksansız olarak yapar üretir. Tıpkı bir hayvandır; teper de ısırır da, hem de yapılan ibadet ve amelleri bozar, harap edip yıkar. Allah’a isyan eder ve rızasından çıkar. İşte bu şekilde nefsin hükmünde-tasarrufunda yaşayanların hali neye benzer? Nefis kendine ait bu kötü huy ve ahlakı zemime (yerilmiş, kötü ahlak) sıfatları ile bu vücudu kiraya tutmuş, her türlü ahlakı bozuk, aile efradı ile azgın sarhoş esrarkeş olan bir kiracıya benzer. Bu kiracının oturduğu evde ve o evin çevresindeki komşularında huzur ve rahatlık kalır mı?

Ne yapmak gerekir acaba? İşte bu kiracıyı çıkarmanın çarelerini düşünüp kiracıyı değiştirmenin kolay yollarına bakıp bulacağız. Bu durumda kiracıyı çıkarıp değiştirenlerden bir izahat almakta çok fayda vardır. Arayınız bulabilirseniz bir kâmil mürşit şarttır. Çünkü O kâmil mürşit tıpkı manevi bir doktor gibidir. Eğer ona teslim olursanız sizi tedavi eder. Öyle bir kâmil bulamaz iseniz, çaresiz kalır iseniz ahirete göçmüş olan büyük pirlerin mübarek ruhlarına rabıta ve tevec-cühünüzü çevirmekle fayda bulursunuz, yani ahirete göçmüş olan büyük zatlar çoktur. Şu büyük pirlere ve sair hüsnü zan ettiğiniz Allah dostlarına kalben rabıta ile itikat ile muhabbet ile kalbinizi onların ruhlarına çevirip yardım isteyebilirsiniz.

Onların ruhları ölü değil diridirler ve onların yazmış olduğu kitaplarını da aynı temiz itikatla okumaya devam ediniz. Ruhlarına üç Fatiha, üç İhlâs, üç salavat okuyup hediye gönderiniz, muhakkak fayda bulursunuz inşallahu Teâlâ. Büyük pirlerimizden Pirimiz Şeyh Abdulkadir Geylânî radıyallahu aleyh ve Pir Şâh-ı Muhammed Bahâ-eddin Nahşibendî radıyallahuanh ve Pir SeyyidinâAhmed er-Rifâî radıyallahu anh ve şeyhimiz Hacı Muhammed Bilal Baba Hazretleri (ks) ve sair zatların ruhlarından fayda görülür inşallahu Teâlâ.

İşte şu vücudu-kalbi kiralamış, tasarrufu altına almış olan nefsi iktidardan düşürüp, ruhu sultaniyi iktidara getirmek, hükmü onun eline vermek gerekiyor ki nefsin ahlakı zemimeleri ve o kötü huyları değiştirilsin ki vücut binası rahatlığa sükûnete kavuşsun. İşte bunun yolları kitabımızın içinde anlatıldı.

Kısaca özetleyecek olursak; huzuru kalp ile halis niyet ile bütün arzu ve isteği, meram ve maksadı sırf Allah rızası olmak, devamlı abdestli durmaya dikkat etmek, haramdan ve bütün şüphelilerden sakınarak karnını helal lokma ile doyurmak, yemeği az kifayet miktarı az yemeye devam etmek ve dünya zevki-muhabbetinden çok sakın-mak ve ölümü-mezarı-mahşeri çok düşünüp ölümü hiç unutmayıp, ölüme-mezara hazırlıklı tedbirli ve tedarikli olmak, farz ibadetle beraber nafile ibadet ve namazlara devam etmek ve boş yere zikrini fikrini zayi etmeyip, kendini duyacak kadar dil ile kalbi ‘Lâ ilâhe illallah’ zikrine bağlayıp, bu zikirde daim olmak.

Günlük dersinin dışında, kendi duyacak kadar mümkün olan her yerde, huzuru kalp ile ‘Lâ ilâhe illallah’ zikrine yürürken otururken yatarken devam edilmelidir. Dilden çıkan zikrullah dilde, ağızda kal-mayıp kalbe indirmekle çokça zikrullah ile meşgul olmalıdır. Gıybet ve gereksiz sözlerden dili tutmaya devam etmeli, hiçbir ihvanın bir Müslüman’ın gönlünü kırmamalı ve kırmaktan çok sakınmak lazım. Yalnız din için, şeriata muhalif bir iş için olursa o zaman gönlünü yıkmakta zarar olmaz. Hiçbir ihvanı ve İslamı haset edip adavette, buğuzda bulunmamalıdır.

Adavet, buğuz yani düşmanlık ve kindarlık ancak sırf Allah için olmalıdır. Sen Allahu Teâlâ’nın rızasından ayrılmazsan sana karşı adavet-buğuz edenler, uğraşanlar pişman olur. Geri dönünce onları af etmelidir ve bilmediklerine hükmedip dua etmelidir. Kur’an-ı Kerimi çok korkarak ve çok ağır ağır okuyarak manalarını düşünerek oku-maya devam etmelidir ve Hadis-i Şerifi de aynı korku ile edeple okumalıdır.

Kur’an-ı Kerim’i ve Hadis-i Şerifi mümkün mertebe ezberleyip, hıfzedip bunlarla ihlâslı olarak amel etmeye çalışmalı ve tevhidin de ilmine hamil olup bunlarla amel etmelidir. Bu Kur’an ilmini, Hadis-i Şerif ilmini, tevhid ilmini, hikmet ilmini ve yakın ilmini öğrenilir, bun-larla ihlaslı amele çalışılır ve bunlar da öğrenildiği gibi Ümmeti Muhammed’e menfaatsiz Allah için öğretilir, Allah sevgisi onlara da aşılanır ise o Allah’ın kullarının vücutlarını, kalplerini kiraya tutmuş olan, o kalbe yerleşmiş olan nefsin fesatlarından, o cesedi kalbi kurtarılıp nurani olan ruhu sultani iktidara getirilmiş olunur inşallahu Teâlâ.

İşte bu tertip erkân üzerinde azimli olarak çalışılır ise iman kuvvet bulur. Artık o vücut ve kalp, daima günahlarının affı için istiğ-fara tevbeye devam eder ve huzuru kalp ile zikrullahla meşgul olur. Gayrılardan kalbi temizleyip o kalpte Allah’tan başka nefsanî arzularını isteklerini attıkça kalbi daima temiz tuttukça nefis zayıfladıkça arzu istekleri kalb’den daima attıkça iman ve ruh kuvvet bulur. İman ve ruh kuvvet buldukça o kalbi daima, mümkün mertebe temiz tuttukça Cenab-ı Hak lütfundan, ihsanından o temizlenmiş olan kalbe ihsani ilahiyesini yani aşkını, sevgisini, feyzini, tecellilerini o kalbe indirip ihsan eder. Manevi alışlar verişler başlar, azimde itikadda, ibadetde gevşeme olmazsa daha ileride ne alış verişler vardır? Daha çok güzelleri vardır. Şu ayeti kerimeyi yine tekrar yazıyoruz. Sure-i Rad, ayet 28:

اَلَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَتَطْمَئِنُّ قُلُوبُهُمْ بِذِكْرِ اللّٰهِۜ اَلَا بِذِكْرِ اللّٰهِ تَطْمَئِنُّ الْقُلُوبُۜ

Yani: “İman ederler ki o kullarım imanla beraber zikrullah ile kalplerini mutmainne makamına yetiştirdiler, onlar imanla beraber huzur-ı kalp ile zikrullahı çok devam ettiklerindendir ki kalpleri mutmain olmuştur.” Ayetin devamı:

اَلَا بِذِكْرِ اللّٰهِ تَطْمَئِنُّ الْقُلُوبُۜ

Yani: “‘Elâ’ ilandır, yani bilmiş olun ki zikrullah kalpleri mutmainne makamına yetiştirir.”

İşte Cenab-ı Hakk’ın esrar-sırlarına, ilmi hikmetlerine, feyzi ve muhabbeti ilahiyelerine tecellilerine vakıf olunca tamamen kalb mutmain olur.

Şöyle ki zahirde çok sevdiğin dostunu zahirde kayıp ettin göremiyorsun. Onun hasretinde kaldığın bir zaman da ansızın bir haber alsaydın, acaba sağ mıdır, diri midir, ölü müdür diye şüphede kalmış iken. Ansızın o dostundan bir telsiz-telefon gelse bir kaç da karşılıklı kelam da konuşsan, şimdi sağ diri olduğuna iyice inandın mı? İyice kalbin mutmain oldu mu? derler. İşte çalışmaya devam ederse kişi, çalışa çalışa o kalbi temize çıkarınca Cenab-ı Hak da karşılık olarak layığına göre tecelliler esrar ve sırlar, feyzi ilahiler, ilhamı rabbaniler lütuf eyledikçe hem nefsin kötü huyları erir gider kötü huylar yok olur, hem de Allah’ın yakînen var olduğuna her halini gördüğüne kalbi tamamen mutmain olur, zerre kadar tereddüt şek ve şüphesi kalmaz. Böylece nefsin arzu ettiği hevaları, zevkleri o kalbe yerleşemez, vücuttaki kiracı değiştirilmiş olur inşallahu Teâlâ.

Bu kadar çok uzun uzadıya tekrar tekrar, daha önce anlat-tıklarımı yazmaktaki maksadım niyetim, ümmeti Muhammed olan din kardeşlerimize öyle bir vasiyettir ki hem kendi çalışır gafletten uyanır, ikaz ve irşad olur kalbi mutmain olur, hem de Allah’ın kullarını ümmeti Muhammed olan din kardeşlerimizi Allah için, maksatsız-menfaatsiz bu yolda öğrendikleri ile uyarır. Onları uyarmaya, ikaz olmaları için, onları da kötülüklerden korur korumaya çalışır ise ve doğru istikamete ve onları Allah’ın rızasına çevirir ve çevirmeye de çalışır ise, işte Hadis-i Şerif’te anlatılan mübarek rütbelere erişir. Hadis-i Şerif’te; ‘O kimseler benim zamanımdaki ashabım, muhacir ve ensarım gibidirler’ diye buyruluyor.

Ey din kardeşlerim din yolunda hakiki sadık yoldaşlarım! Çok uyanık olup dikkatli olalım. İlim ve irfana, Kur’an ilmine, Hadis-i Şerif ilmine, hikmet ilmine, tevhit ilmine çalışalım. Ezber edip hıfzımıza alıp bu ilimlere hâmil olalım, çok dikkat edelim. Bu ilimleri dünya men-faatine harç etmeyelim. Halk içinde namı olanlardan, şöhret olanlar-dan, ehli dünya olanlardan menfaat bekleyip onların keyfine göre Allah’ın verdiği emanet olan ilmi, halkın isteğine göre harç etmeyelim. Allah’ın verdiği ilmi sırf Allah için maksatsız-menfaatsiz, Allah’ın kullarını ikaza-irşada, onları dalâlet yollarından felaketlerden kurtul-malarına çalışalım.

Öğrenmiş olduğumuz doğru ilim ile; bozuk mezheplerin, bozuk içtihatçıların yanlış sözler ile bozdukları insanların kafalarının düzel-mesine, ehli bidatçilerin, Kur’an’ın ve Hadis-i Şerif’in hükümlerinden hoşuna gelmeyenlerinin üstünü kapatan, bir çoğunu kendi arzularına göre tebdil edip yanlış içtihat ile insanların kafa ve zihinlerini bozanların halk üzerindeki tahribatlarını önleyip, Allah’ın verdiği ilmi halkın Allah ve Resulullah’ın istediği itikada ve amele ve doğru istikamete yönelmeleri için sarf ediniz.

Ehl-i sünneti yani Peygamber Efendimiz’in ve Ashabı’nın itikatını, amelini, edep ve erkânını öğretin. Onlar Kur’an’dan ve Hadis-i Şe-rif’ten zerre kadar ayrılmamışlardır ve siz de insanları onların itikadına bağlayınız, Allah’a ve Allah’ın rızasına bağlayınız. Allah’ın kullarına Allah’ı sevdiriniz, Allah’ın sevgisini kullarına aşılayınız ki Allah da sizi sevsin. Hadis-i Şerif, Ta-Dad an Ebû Emâme Radiyallahu Anh:

حَبِّبُوا اللّٰهَ اِلٰى عِبَادِهِ يُحْبِبْكُمُ اللّٰهْ

Yani: “Allahu Teâlâ’yı kullarına sevdiriniz, Allah da sizi sever.”[2] diye buyrulmuştur. İşte Allah’ı seven, sevilmek isteyen âlimler böyle yaparlar: Allahu Teâlâ’yı kullara sevdirirler, kulları da Allahu Teâlâ’ya sevdirirler.

Çok dikkatli olalım ey din kardeşlerimiz! Allah’ı sevelim diyor-sanız Allah’ın size verdiği ve emaneti olan ilme hainlik etmeyelim. O ilmi Allah yoluna, Allah’ın rızasına ve Allah’ın kullarına hiçbir menfaat beklemeyerek sırf Allah rızası için, o ilme ihtiyacı olanlara ve ihtiyaç olan yerlere sarf edelim.

Ey kardeşler çok dikkatli olalım! Ey din yolunda hakikat yolunda sadakat yolunda samimi yoldaşlar! Şimdi Allah’ın izniyle kitabın yazılması sona erdi. Bize, sizler de cidden kulak verir iseniz bizim de çok samimi ve mühim vasiyetlerimiz olsun size. Yaradan, yüce Mevla’yı unutmayın derim ve kitabı bitiriyorum. Bu eseri okuyan-lardan isteğim, kitabın anlaşılabilmesi için dikkatli olarak birkaç kez tekraren okumalarıdır.

İkinci isteğimiz, biz beşeriz şaşmalar, yanılmalar olabilir. Kasıt olmaz ise sizler gıybetimizde konuşmayınız. Bizler de bilmeyerek kusur hatalarımız oldu ise Yüce Rabbımızdan affı mağfiretimi dilerim. Çünkü Sevgili Peygamber Efendimizin hadisi şerifine istinad ediyo-rum. Hadisin mealinde bütün ibadetler bütün ameller bütün hayratlar konuşmalar kitab yazmalar sair buna benzeyen hayır işler hadisi şerifin mealinde yapılan amellerin hepsi niyet karşığında makbule geçer buyuruyor.

Niyet ne kadar temiz, halis, insan o kadar selamettedir. Niyet fasit insan melâmette deyu buyuruyor. Bizim de kitap yazmak niyetimizdeki gaye maksatımız, kitabı yazıp satıp maddi yönünden kendimize çocuklarımıza bir kazanç kapısı açmak değil idi. En fazla yakın olan Yüce Rabbımıza bu niyetimiz de malum idi. Evvelki kitaba da yazdırmış idik. Para ile satılamaz inşallahu Teâlâ niyetimiz bu ikinci kitaba da aynı niyet üzere maddi çıkara dayanarak para ile satılamaz. Kararını kitaba yazdırmak niyetindeyiz inşeallah.

Biz âciz biçare kulunun da niyetimizi yüce Rabbim daha her-kesten iyi bilmektedir ki, gaye niyetim kitab yazmış para almıyor iyi desinler beğensinler gösterişli riya olmadığını yüce Rabbım hepsinden daha iyi bilip her an kalbimi maksatımı bilmektedir. Niyetim özetli olarak insan ümmeti Muhammedin içinde yanlış mezhebler üreyip türemişler. Yanlış ictihatçılar bunlarda bir taraftan dış devletteki din düşmanı, vatan düşmanı, namus düşmanı olan düşmanlara karşı Müslüman olan toplum uyanık olsunlar. Kitabı okuyup ikaz olsunlar irşad olsunlar. Yüce Rabbimizin rızasına kavuşsunlar, başkalarından ileri savuşuıp Hak’ka kavuşsunlar. Vesselam.

İç ve dıştaki düşmanlara karşı çok uyanık tedbirli olsunlar dünyadan gitmeden yüce Rabbimiz ile iman itikat tevekkülleri tama-men kuvvet bulup zandan yakin hâsıl olsun ehli yakinden olsunlar. İmanlarında şek şüphe kalmasın. Hakkal yakin hakkı ile yakin hasil edip imanları kemal bulsun. Allah yolunda parçalanmayıp ayetlere göre, tefrikalar yapılmasın. Allah’ın dinine hep beraber yapışılsın. Niyeti ile kitaba başlanmış oldu. Niyetlerimiz Rabbimize her an malumdur. Bilmeyerek yaptığımız hatalarımızı afv eylesin inşeallahu Teâlâ.

Kitabın sözleri bitmek üzere iken tekrar tekrar merhameti, şef-kati, affı, ihsanı gayet çok ayıpları, kusurları sitr etmesi çok. Kendisine boyun büküp hakkıyla günahına tevbe edenleri afv mağfiret etmesi var. Yüce Rabbımdan kendisinin rızasını, aşkını, feyzini umup bekli-yerek bu kitaba başlanmış oldu.

Allah rızası için başlayan, yazan kardaşlar ve yazı ile sâir yardım-ları geçen kardaşlarımıza ve ümmeti Muhammede çok çok Rabbıma minnettar olarak cümlemizin günahlarımızın affını umarak kitaba başlanıp, ümmeti Muhammedin iki dünyada selâmeti için yazılıp hitam bulmaktadır. Yazanlara her hususta her yönden gayreti olan kardaşlara ve bunun dışında kâffeyi ehli imanı, yüce Rabbım ne kadar ömür hayâtlarımız var ise rızasına, aşkına feyzine, tecelli-i ilahiye-lerine layık ederek, bunun üzerinde gaim, daim olarak yaşayıp, bütün İslam, ihvan-din kardaş bacılarımızın dünya âleminde zalım mel’un şeytanın ve zalım nefislerimizin her türlü hilelerinden muhafaza olmamızı, Cenab-ı Hak’kın vermiş olduğu vücuttaki bütün aza, organ, göz, dil, el, ayak, kalblerimizi bu Cenab-ı Hak’kın vermiş olduğu emanetleri yine bize bizden yakın olan yüce Rabbımdan arzu, hacet, ricam, umduklarım, beklediğim bu emânet olan, iskelet, organ, zahir, batın cümlesini, zâlim nefis şeytanın ve şeytanın iki ayaklı yetiştirdiği avânelerinin istedikleri, arzu ettikleri, teşvik ettikleri fesat yollara, dalâlet yollarına, şehvâni arzu yollarına ve hülasa-ı kelam bize bizden yakın olan Rabbımızdan bizleri cümleten uzaklaştırmak isteyen iç ve dıştaki adu düşmanların her türlü şerleri mekrinden yüce Rabbıma münacatlarım, arzularım, hacatlarım budur ki kendisi hidayeti ile bizleri bunlara vermesin.

Kendi kudret kuvveti ile hidayeti ile bu saydığımız aza organları hepsini kendine yöneltip kendinin rızasına, zikrine, fikrine bağlayıp sonumuza kadar kendine çalıştırmayı nasip etsin. Sevdiği Habibi Peygamberimiz Muhammed Mustafa sallallahu aleyhi ve sellem hür-metine duamızı kabul eylesin.

Kur’an-ı Kerimin gösterdiği yoldan ve sünneti Resulullahtan çekip ayırıcı olan bozuk mezhebler, yanlış ictihatçıların her türlü fesatlarından, kafa bozucu kelamlarından, doğru Kur’an sünnet yolun-dan saptırıcı, dalalet yoluna çeviricilerin şerrinden ya Rabbi cümleten sana sığındık. Cümlemizi Sen muhafaza eyle ya Rabbi. Ümmeti Muhammed’e acıyıp Senin yardımınla cümlemizi rıza yolun olan sıratı müstakıym yoluna hidayet kıldığın kullarından eyle bizleri yâ Rabbi.

Dalâlet, felâket, gazabın olan dalâlet yollarına gidenlerin gittikleri yollara bizleri gönderme yâ Rabbi. Sen Habibinin hakkı için bizlere sahip ol. Yardım eyle, ikaz, irşad olmuş ehli yakin olan seni hakkı ile sevip sevilmeye layık olan dostlarından eyleyip öylece sabit olarak son nefesimize kadar muhafazan altında muhafaza eyleyerek son nefeslerimizin bitme sırasında Sen bizlere ihlaslı huzuru kalb ile kelime-i tevhid getirmeye hidayet et.

Son nefeslerimiz eşhedüenlâ ilâhe illallâh ve eşhedü enne muhammeder resulullah diyerek son nefesimiz hitam bularak lütfunla huzuruna, cemâline, bizleri rızana kavuşturarak huzuruna öyle ulaştır. Ya Rabbi. Habibin Muhammed Mustafa sallallahu aleyhi ve sellem hürmeti hakkı için duamızı kabul eyle. Günahlarımızı afv eyle yâ Rabbi. Subhâne rabbike rabbil izzeti ammâ yesifûn veselâmün alel mürseliyn velhamdü lillâhi rabbil âlemine bi hürmeti'l-fatiha.

 

 

20 Nisan ‏‏2006

HACI MUSTAFA GÜNEŞ

 


[1] Hilyetül Evliya c.10.s.208, Keşfüzzünun c.2.s.1362, İmam Münavi kunuzuddakaik-s.11. Deylemi’den

[2] Ramuze’l- Ehadis c.1.s.273/7

<<< Önceki Kayıt - Sonraki Kayıt >>>