PEYGAMBERİMİZ EFENDİMİZ’ İTAATİN LÜZUMU - (Zuhurâtı Izhârı'l-Vakf-ı Güneş 2.cilt)

PEYGAMBERİMİZ EFENDİMİZ’ İTAATİN LÜZUMU

 

قُلْ اِنْ كُنْتُمْ تُحِبُّونَ اللّٰهَ فَاتَّبِعُون۪ي يُحْبِبْكُمُ اللّٰهُ وَيَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْۜ وَاللّٰهُ غَفُورٌ رَح۪يمٌ

De ki: “Eğer Allah’u Teâlâ'yı seviyor iseniz bana ittiba ediniz ki, Allah Teâlâ da sizi sevsin ve sizin için günahlarınızı yarlığasın. Ve Allah’u Teâlâ gafûrdur, rahîmdir.”[1]

قُلْ يَآ اَيُّهَا النَّاسُ اِنّ۪ي رَسُولُ اللّٰهِ اِلَيْكُمْ جَم۪يعًاۨ الَّذ۪ي لَهُ مُلْكُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۚ لَآ اِلٰهَ اِلَّا هُوَ يُحْي۪ وَيُم۪يتُۖ فَاٰمِنُوا بِاللّٰهِ وَرَسُولِهِ النَّبِيِّ الْاُمِّيِّ الَّذ۪ي يُؤْمِنُ بِاللّٰهِ وَكَلِمَاتِه۪ وَاتَّبِعُوهُ لَعَلَّكُمْ تَهْتَدُونَ

De ki: "Ey nâs! Şüphe yok ki ben hepinize Allah’u Teâlâ'nın bir Resûlüyüm. Öyle Allah ki, göklerin ve yerin mül-kü O'na mahsustur. O'ndan başka ilâh yoktur. Hem diriltir ve hem öldürür. Artık Allah’u Teâlâ'ya ve bir Nebiyy-i Ümmî olup Allah'a ve O'nun kelimelerine inanan Resûlüne imân ediniz, ve O'na tâbi olunuz ki, hidâyete erişebilesiniz."[2]

وَالنَّجْمِ اِذَا هَوٰىۙ ﴿﴾ مَا ضَلَّ صَاحِبُكُمْ وَمَا غَوٰىۚ ﴿﴾ وَمَا يَنْطِقُ عَنِ الْهَوٰىۜ ﴿﴾ اِنْ هُوَ اِلَّا وَحْيٌ يُوحٰىۙ ﴿﴾ عَلَّمَهُ شَد۪يدُ الْقُوٰىۙ ﴿﴾ ذُو مِرَّةٍۜ فَاسْتَوٰىۙ ﴿﴾ وَهُوَ بِالْاُفُقِ الْاَعْلٰىۜ ﴿﴾ ثُمَّ دَنَا فَتَدَلّٰىۙ ﴿﴾ فَكَانَ قَابَ قَوْسَيْنِ اَوْ اَدْنٰىۚ ﴿﴾ فَاَوْحٰىٓ اِلٰى عَبْدِه۪ مَآ اَوْحٰىۜ ﴿﴾ مَا كَذَبَ الْفُؤَادُ مَا رَاٰى ﴿﴾ اَفَتُمَارُونَهُ عَلٰى مَا يَرٰى ﴿﴾ وَلَقَدْ رَاٰهُ نَزْلَةً اُخْرٰىۙ ﴿﴾ عِنْدَ سِدْرَةِ الْمُنْتَهٰى ﴿﴾ عِنْدَهَا جَنَّةُ الْمَاْوٰىۜ ﴿﴾ اِذْ يَغْشَى السِّدْرَةَ مَا يَغْشٰىۙ ﴿﴾ مَا زَاغَ الْبَصَرُ وَمَا طَغٰى ﴿﴾ لَقَدْ رَاٰى مِنْ اٰيَاتِ رَبِّهِ الْكُبْرٰى ﴿﴾ اَفَرَاَيْتُمُ اللَّاتَ وَالْعُزّٰىۙ ﴿﴾

 “Sahibiniz Yani Resulünüz şaşırmadı, ve bâtıla inanma-dı. Ve hevâdan söz söylemez. O başka değil, ancak bir vahiy-dir, vahyolunuverir. O’nu kuvvetleri pek şiddetli olan öğret-miştir. Bir kuvvet sahibi ki, hemen dosdoğru göründü. Ve o, en yüksek bir sema kıyısında idi. Sonra yaklaştı da aşağıya iniverdi. Derken iki yay kadar veya daha yakın oluverdi. He-men (Allah’u Teâlâ'nın) kuluna vahyettiğini vahyetti. Gördü-ğü şeyi kalbi tekzîp etmedi. Onun gördüğüne karşı onunla şimdi mücadelede mi bulunacaksınız? Andolsun ki, O'nu di-ğer bir inişinde de gördü. Sidretü'l Müntehâ'nın yanında. Onun yanında ise Cennetü'l Me'vâ bulunmaktadır. O vakit ki, Sidre'yi bürüyen bürüyordu. Göz ne çevrildi ve ne de tecavüz etti. Andolsun ki, Rabbinin en büyük âyetlerinden (bir kıs-mını) gördü.”[3]

مَنْ يُطِعِ الرَّسُولَ فَقَدْ اَطَاعَ اللّٰهَۚ وَمَنْ تَوَلّٰى فَمَآ اَرْسَلْنَاكَ عَلَيْهِمْ حَف۪يظًاۜ

Her kim Peygambere itaat ederse muhakkak Allah’u Teâlâ'ya itaat etmiş olur. Ve her kim yüz çevirirse (aldırma), çünkü seni onların üzerine muhafız göndermedik.”[4]

تِلْكَ حُدُودُ اللّٰهِۜ وَمَنْ يُطِعِ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ يُدْخِلْهُ جَنَّاتٍ تَجْر۪ي مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُ خَالِد۪ينَ ف۪يهَاۜ وَذٰلِكَ الْفَوْزُ الْعَظ۪يمُ

“İşte bunlar Allah’u Teâlâ'nın hudududur. Ve kim Allah’u Teâlâ'ya ve Peygamberine itaat ederse onu altından ırmaklar akan cennetlere idhal eder ki orada ebedî kalacaklardır. Ve bu, azîm bir kurtuluştur.”[5]

يَحْلِفُونَ بِاللّٰهِ لَكُمْ لِيُرْضُوكُمْۚ وَاللّٰهُ وَرَسُولُهُٓ اَحَقُّ اَنْ يُرْضُوهُ اِنْ كَانُوا مُؤْمِن۪ينَ

“Sizin için Allah’u Teâlâ'ya and içerler ki, sizi (kendile-rinden) razı kılsınlar. Halbuki, kendisini razı kılmaya en haklı olan Allah’u Teâlâ ile Peygamberidir. Eğer mü'min kimseler iseler onların rızasını tahsile çalışsınlar.”[6]

ءَاَشْفَقْتُمْ اَنْ تُقَدِّمُوا بَيْنَ يَدَيْ نَجْوٰيكُمْ صَدَقَاتٍۜ فَاِذْ لَمْ تَفْعَلُوا وَتَابَ اللّٰهُ عَلَيْكُمْ فَاَق۪يمُوا الصَّلٰوةَ وَاٰتُوا الزَّكٰوةَ وَاَط۪يعُوا اللّٰهَ وَرَسُولَهُۜ وَاللّٰهُ خَب۪يرٌ بِمَا تَعْمَلُونَ۟

“Ya maruzatta bulunmadan önce sadakalar takdîm etmenizden korktunuz mu? Madem ki yapmadınız ve Allah üzerinize afv ile nazar buyurdu, artık namazı ikame edin ve zekâtı verin ve Allah'a ve Peygamberine itaat eyleyin ve Allah yapar olduğunuz şeylerden haberdardır.”[7]

وَاَط۪يعُوا اللّٰهَ وَالرَّسُولَ لَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَۚ

“Ve Allah’u Teâlâ'ya ve Peygambere itaat ediniz ki, rahmete erdirilesiniz.”[8]

اِنَّ اللّٰهَ وَمَلٰٓئِكَتَهُ يُصَلُّونَ عَلَى النَّبِيِّۜ يَآ اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا صَلُّوا عَلَيْهِ وَسَلِّمُوا تَسْل۪يمًا

“Muhakkak ki, Allah’u Teâlâ ve melekleri Peygamber üzerine salatta bulunurlar. Ey imân etmiş kimseler! O'nun üzerine salatta, teslimiyetle selâmda bulunun.”[9]

 


[1] Ali İmran Suresi, 3/31.

[2] A’raf Suresi, 7/158.

[3] Necm Suresi, 53/1-19.

[4] Nisa Suresi, 4/80.

[5] Nisa Suresi, 4/13.

[6] Tevbe Suresi, 9/62.

[7] Mücadele Suresi, 58/13.

[8] Ali İmran Suresi, 3/132.

[9] Ahzab Suresi, 33/56.

<<< Önceki Kayıt - Sonraki Kayıt >>>